Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi AMATEM Koordinatörü Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, büyük şehirlerde yaşamanın bireyin ruh sağılığı üzerinde önemli etkiler oluşturduğuna dikkat çekti.
Kaygı bozukluğu ve depresyon daha fazla görülüyor
2050 yılında dünya nüfusunun % 66'sının büyük şehirlerde yaşayacağının öngörüldüğünü belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, "Kırsal kesime göre büyük şehirlerde yaşayanlarda kaygı bozukluğu % 21, depresyon ise %39 daha fazla görülmektedir" dedi.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, yapılan beyin araştırmalarında büyük şehirlerde yaşayanlarda kaygı ve depresyondan sorumlu olan Amigdala adı verilen beyin bölgesinin daha fazla çalıştığının gösterildiğine dikkat çekti.
Büyük şehirde yaşamanın stres düzeyini artırdığını belirten Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, büyük şehir stresi ile başa çıkmak için şu tavsiyelerde bulundu:
"Doğa ile birlikte olmak-parklara gitmek:
Duygudurum ve belleği iyileştirir, çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite'yi (DEHB) hafifletir.
Arabadan uzak durma:
Mümkün olduğunca yürüyerek veya bisiklet ile ulaşımın sağlanması. Büyük şehirde araba kullanmanın stresi savaş pilotu ile eşdeğerdir.
Yaşadığınız mahalleyi tanıma:
Mahallenin farkında olma, hangi dükkanların var olduğunu bilmek, sosyal olarak bağlı olma ve kendini güvende hissetmeyi sağlar.
Gürültü:
Rahatsız edecek düzeyde ses veya gürültü olduğunda eğer onu engelleyemiyorsanız da nereden geldiğini ve kaynağını öğrenmek, kontrolün kendinde olduğu duygusunu oluşturarak kişiyi rahatlatabilir.
Kriz anında kaçacak sığınak:
Kendinizi çok kötü hissettiğinizde her an kaçacak bir sığınağınız olmalı. Bu kendi eviniz, yuvanız, bir arkadaşınız veya bir kafe bile olabilir."