Günümüzde bir uzman desteği almadan diyet yapan kişilerin büyük bir bölümünün hatalı bir beslenme süreci izlediği görülüyor bu da vücudun ihtiyacı olan birçok mineral, vitamin ve özellikle yağ asitleri eksikliği sorununu ortaya çıkararak birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Özellikle diyet yaparken alınması aksatılan ve Omega-3 dediğimiz çoklu doymamış yağ asitleri vücudun bağışıklık sitemi ve hastalıklara yakalanma oranı kapsamında oldukça önemli. Vücut tarafından üretilemeyen yağ asitleri olan Omega-3 vücudumuzun normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için vücut için gerekli bir yağ asididir. Konunun önemi doğrultusunda açıklama yapan Doç.Dr. Barış Öztürk; "Toplumun bazı kesimlerinde balık yağının kilo aldırdığına yönelik bilinen yanlış bir bilgi mevcut. Uzun yıllar sadece iştah açısı şurup olan anılan balık yağının günümüzde obezite ve kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere pek çok hastalığı önleme ve tedavide etkin olduğu kanıtlanmıştır. Çoklu doymamış yağ asitlerince zengin balık yağı tüketiminin yaşam ömrünü uzattığı ve kalp damar hastalıkları riskini azalttığı artık yaygın olarak bilinmektedir. Ancak vücudumuzun pek çok işlemde kullandığı Omega-3'ü diyet sebebi ile az tüketmek ve ihtiyacı olduğu miktarda almamak birçok kronik veya bağışıklığa bağlı hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır" dedi.
Neden Takviye Balık Yağı?
Diyetisyenler olarak insan sağlığını olumlu yönde etkilemek için haftada en az iki porsiyon yağlı balık tüketerek 250-500 mg EPA+DHA alınmasını önerdiklerini belirten Doç.Dr. Barış Öztürk; "Balık eti tüketiminin tartışmasız bir çok yararı olmasına rağmen bazı olumsuzluklar, istediğimiz oranda EPA ve DHA gibi hayati önem taşıyan omega 3 yağ asitlerinin alımını engellemektedir. Özellikle çiftlik üretimi balıklarda EPA+DHA oranının düşük olması, bununla birlikte deniz balıklarının tümünün EPA+DHA ihtiyacımızı karşılayamaması, yanlış pişirme teknikleri ile kaybın artması, omega 3 yağ asitlerinin alımını engelleyen faktörler olarak sıralanabilir. Bu olumsuzlukların üzerine bir de denizlerin kirliliğiyle artan ağır metaller ve diğer kanserojen maddeler eklenince, klasik balık tüketiminin dışında alternatif yollar aramamız kaçınılmaz olmuştur.
Bu sebeple gıda takviyesi olarak balık yağı sağlığımız açısından önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle balık yağı kategorisinde yer alan ve balık yağına oranla EPA ve DHA gibi uzun zincirli omega 3 yağ asitlerinden daha zengin bir kaynak olan krill yağının, sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin bilimsel çalışmalar son 5 yılda artış göstermiştir. Bu çalışmalar, krill yağındaki EPA+DHA'nın kimyasal olarak balık yağındaki özelliğinden farklı bir yapıda olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca bu önemli avantajından dolayı krill yağı tüketimiyle alınan omega 3 yağ asitleri yararlılığının çok daha yüksek olduğunu rapor etmiştir. Bunlara ek olarak krill yağı tüketiminin aynı miktarda tüketilen balık yağına göre kandaki omega 3 yağ asitlerini 2 kat daha fazla arttırdığını göstermiştir. Ayrıca aşağıda sırlanan kronik hastalıklar üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu ortaya koyan pek çok çalışma yapılmıştır" açıklamasında bulundu.
Hem genel beslenme rutininde hem de diyette yağ asitlerinin önemli olduğunu vurgulayan Öztürk krill yağının çeşitli reseptörleri bloke ederek besin tüketimini azalttığını ve kilo kaybı kolaylaştırdığını söyleyerek; " Krill yağı açlık kan şekerini düşürüp glikoz kullanımını kolaylaştırıyor, metabolik sendrom ve insülin direnci riskini azaltıyor. Karın bölgesindeki yağlanmayı önlüyor ve karın çevresindeki yağ kaybını arttırıyor. Karaciğerde yağ yakımını kolaylaştırdığı için kilo kaybını da arttırıyor. Özellikle de vücut yağ oranını azaltıyor. Üstelik bu etkiler için 3 gram balık yağına karşın 1 gram krill yağı tüketmek de yeterli" açıklamasında bulunuyor.