Japonya’da, 40–64 yaşları arasında kadın-erkek 39.076 kişi, 11 yıl süreyle izlenmiş, içmeyenlerle kıyaslandığında içenlerde, kullanılan alkol miktarı arttıkça, kalp-damar hastalıklarının arttığı ve neticede alkolün faydasının olmadığı anlaşılıyor. Batı İskoçya’da 21 yıl süreyle yapılan 5.766 kişilik bir araştırmaya göre, az alkol kullanımıyla kalp hastalığı riskinin azalmadığı, buna karşılık aşırı kullanımla ölüm oranının arttığı gösteriliyor. Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü 7 yıl süren bir araştırmayı neticelendirerek, 184 bin kadının katıldığı çalışmada, günde bir bardak şarabın bile meme kanseri riski oluşturduğu, günde iki bardak şarabın ise meme kanseri riskini yüzde elli arttırdığı belirtiliyor.
Sızıntı Dergisi’nin Haziran sayısında Prof. Dr. Ömer Arifağaoğlu’nun yaptığı açıklamaya göre, alkol alışkanlığı olan veya daha önce hiç içki kullanmamışların, tansiyonlarının normal veya yüksek olsa da, bu kişilerin az miktarda alkol tükettiklerinde bile hepsinin tansiyonunun yükseldiğinin belirlendiğini söyledi. Başta Amerika olmak üzere batı kaynaklı araştırmaların çoğunda, düşük doz alkolün kalbe faydalı olduğundan bahsettiklerini fakat Amerikan FDA (gıda ve ilâç) kuruluşunun ülkedeki doktorlara, potansiyel zararları sebebiyle “alkolün hastalara tavsiye edilmemesi” gerektiğini açıkladığını belirtti. Günde 1–2 bardaktan fazla alkol tüketenler de, ağız, boğaz, yemek borusu, karaciğer, bağırsak ve meme kanseri ile kardiyomyopati (kalp kasının kasılma-gevşeme fonksiyonunun bozulması) riskinin arttığını sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Ömer Arifağaoğlu; “Alkol tüketimi kalp kası ve ritm bozukluklarına (aritmi), tansiyon yükselmesine, damar içinde pıhtı meydana gelmesine, buna bağlı olarak beyin, böbrek, bacak ve diğer organlarda damar tıkanıklıklarına, beyin zedelenmesine ve felçlere (hemipleji) sebep olmaktadır. Alkol kullanma ile asetaldehit üretimi artmakta ve sempatik sistem daha fazla katekolamin salgılamaktadır. Alkol kullananlarda yağ asidi etil esterleri denen zehirli (toksik) maddelerin vücutta biriktiği ve bunların hususiyetle kalp kası hücrelerine zarar verdiği tespit edilmiştir. Kalp bir saat gibi daima aynı hızda çalışmaz. Normal bir kalpte hızın değişken olması beklenir. Çünkü vücudun ihtiyacına göre kalp hem yavaşlayabilmeli, hem de hızlanarak ihtiyaçlara göre kan pompalayabilmelidir. Meselâ kalp hızı uykuda azalırken, aşırı çalışma ve spor ile artar. Kalp hızı değişkenliği, kalp hızında meydana gelen anlık değişiklikler veya ortalama kalp hızı etrafındaki dalgalanmalar olarak tarif edilir.
Sempatik ve parasempatik sistemler arasındaki dengeyle kalbin normal hızı ve bu hızdaki değişiklikler ayarlanmaktadır. Bu dengenin bozulmasıyla birçok hastalık ortaya çıkar. Otonom dengesizlik denen bu durumda genellikle sempatik sistemin aşırı, parasempatik sistemin ise az çalıştığı gözlenmektedir. Bu durum ölüme sebep olabilen kalp ritim bozukluklarına yol açar. Sempatik sistem spor yaparken, stres durumlarında, kalp yetmezliğinde, kanama ve anemi durumlarında devreye girerek kalbin daha fazla çalışmasına, dolayısıyla daha fazla kan pompalamasına sebep olan harika bir sistemdir. Ancak, sempatik sistemin çok sık devreye girmesi kalbin aşırı zorlanmasına ve kalp problemlerine sebep olabilmektedir” dedi.
Prof. Dr. Ömer Arifağaoğlu; ülkemizde 15 yaş üzerinde her 4–5 kişiden birinin alkol kullandığını, alkollü içki tüketiminin son 10 yılda artış göstererek kişi başına yıllık 20 litreyi aştığını, alkole başlama yaşının 11’e düştüğü bildirdi. Alkol kullanımının psikolojik ve sosyal problemlere, düşük doğum ağırlığından, ağır karaciğer hastalıklarına, bağışıklık sistemi bozukluklarından, kansere kadar pek çok rahatsızlığa yol açtığına dikkat çekti.