Hiçbir kadının aklına getirmek istemediği bir sağlık sorunu olan meme kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de cilt kanserinden sonra en sık görülen kanser türü olarak karşımıza çıkıyor.
Son yıllarda meme kanserinin tanı ve tedavisindeki gelişmelerin sonucunda hastaların beklenen yaşam süreleri uzuyor ancak kanser cerrahisi sonrası meme kaybının olumsuz fiziksel ve psikolojik etkileri ön plana çıkıyor. Memorial Ankara Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü'nden Op. Dr. Ozan Luay Abbas, hastanın kanser tedavisi sonrasında yaşam kalitesini yükselten meme onarımı ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Kadınların özgüvenini ciddi oranda düşürüyor
Kanser nedeniyle dişiliğin simgesi olan bir uzvun kaybı hastalarda depresyon, beden algısında bozulma, cinsel istek kaybı ve hastalığın tekrarlanmasına ilişkin endişeler gibi birçok probleme yol açmaktadır. Bu gibi durumlarla başa çıkmadan tam anlamıyla bir iyileşme söz konusu olamaz. Son yıllarda meme koruyucu cerrahilerin sayısında gözle görülür bir artış gözlenmesine rağmen meme koruyu cerrahi yapılmayan veya yapılamayan hasta sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle meme onarımı birçok hastada gerekli olmaktadır.
Hedef eski şekil ve hacmi kazandırmak
Günümüzde meme onarım ameliyatları hastanın kendi dokusu ile yapılabildiği gibi silikon protezler ile de yapılabilmektedir. Bu ameliyatlar hastanın durumuna göre memenin alınması ile aynı seansta veya farklı bir seansta da uygulanabilmektedir. Hangi yöntem ile yapılırsa yapılsın, onarım cerrahisinde temel amaç, kaybedilen memenin eski şekil ve hacmini tekrar sağlamaktır. Elde edilecek kozmetik kazançlara bağlı olarak bu hastaların fiziksel ve psikolojik olarak hayat kaliteleri belirgin bir biçimde artmakta, özgüvenleri yükselmektedir. Tüm bunlara rağmen, gelişmiş ülkelerde bile meme kanseri sonrası meme onarımı uygulanan hasta oranı maalesef %25'i geçmemektedir. Rakamsal veriler tam net olmamakla birlikte ülkemizde meme onarım cerrahisinin sayısında son yıllarda belirgin artış olduğu bilinmektedir. Ancak gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında onarım cerrahisi uygulanan hasta oranı oldukça düşüktür.
Kanser tedavisini ve takibini olumsuz etkilemiyor
Günümüzde onarım cerrahileri ile ilgili farkındalık seviyeleri oldukça düşüktür. Hastaların önemli bir kısmı maalesef meme onarımı seçeneğinin varlığından haberdar değildir ve eksik/yanlış bilgilere sahiptir. Önemli bir hasta grubu onarım cerrahisini kanser tedavilerini olumsuz etkileyebileceği korkusu ile reddetmektedir. Ancak bu inanış tamamen yanlıştır. Bu hastalarda kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler kesinlikle aksamamakta ve hastalar ameliyat sonrası hiçbir kısıtlama olmadan tedavilerini zamanında alabilmektedir. Bazı hastalar ise silikon meme protezi ya da kendi dokusundan yapılan yeni meme yüzünden, kanserin nüks etmesi durumunda teşhis edilemeyeceği endişesi taşımaktadır. Oysa bu hastaların kontrolleri düzenli bir şekilde yapılmakta ve gerekli görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Meme onarım cerrahisinin uygulanmış olması hastalık takip sürecinde herhangi bir aksamaya neden olmamaktadır.
Son yıllarda meme kanserinin tanı ve tedavisindeki gelişmelerin sonucunda hastaların beklenen yaşam süreleri uzuyor ancak kanser cerrahisi sonrası meme kaybının olumsuz fiziksel ve psikolojik etkileri ön plana çıkıyor. Memorial Ankara Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü'nden Op. Dr. Ozan Luay Abbas, hastanın kanser tedavisi sonrasında yaşam kalitesini yükselten meme onarımı ile ilgili önemli bilgiler verdi.
Kadınların özgüvenini ciddi oranda düşürüyor
Kanser nedeniyle dişiliğin simgesi olan bir uzvun kaybı hastalarda depresyon, beden algısında bozulma, cinsel istek kaybı ve hastalığın tekrarlanmasına ilişkin endişeler gibi birçok probleme yol açmaktadır. Bu gibi durumlarla başa çıkmadan tam anlamıyla bir iyileşme söz konusu olamaz. Son yıllarda meme koruyucu cerrahilerin sayısında gözle görülür bir artış gözlenmesine rağmen meme koruyu cerrahi yapılmayan veya yapılamayan hasta sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle meme onarımı birçok hastada gerekli olmaktadır.
Hedef eski şekil ve hacmi kazandırmak
Günümüzde meme onarım ameliyatları hastanın kendi dokusu ile yapılabildiği gibi silikon protezler ile de yapılabilmektedir. Bu ameliyatlar hastanın durumuna göre memenin alınması ile aynı seansta veya farklı bir seansta da uygulanabilmektedir. Hangi yöntem ile yapılırsa yapılsın, onarım cerrahisinde temel amaç, kaybedilen memenin eski şekil ve hacmini tekrar sağlamaktır. Elde edilecek kozmetik kazançlara bağlı olarak bu hastaların fiziksel ve psikolojik olarak hayat kaliteleri belirgin bir biçimde artmakta, özgüvenleri yükselmektedir. Tüm bunlara rağmen, gelişmiş ülkelerde bile meme kanseri sonrası meme onarımı uygulanan hasta oranı maalesef %25'i geçmemektedir. Rakamsal veriler tam net olmamakla birlikte ülkemizde meme onarım cerrahisinin sayısında son yıllarda belirgin artış olduğu bilinmektedir. Ancak gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında onarım cerrahisi uygulanan hasta oranı oldukça düşüktür.
Kanser tedavisini ve takibini olumsuz etkilemiyor
Günümüzde onarım cerrahileri ile ilgili farkındalık seviyeleri oldukça düşüktür. Hastaların önemli bir kısmı maalesef meme onarımı seçeneğinin varlığından haberdar değildir ve eksik/yanlış bilgilere sahiptir. Önemli bir hasta grubu onarım cerrahisini kanser tedavilerini olumsuz etkileyebileceği korkusu ile reddetmektedir. Ancak bu inanış tamamen yanlıştır. Bu hastalarda kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler kesinlikle aksamamakta ve hastalar ameliyat sonrası hiçbir kısıtlama olmadan tedavilerini zamanında alabilmektedir. Bazı hastalar ise silikon meme protezi ya da kendi dokusundan yapılan yeni meme yüzünden, kanserin nüks etmesi durumunda teşhis edilemeyeceği endişesi taşımaktadır. Oysa bu hastaların kontrolleri düzenli bir şekilde yapılmakta ve gerekli görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Meme onarım cerrahisinin uygulanmış olması hastalık takip sürecinde herhangi bir aksamaya neden olmamaktadır.