Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, bu ilginç ve düşündürücü araştırmaların sonuçlarını sizler için kaleme aldı:
KÖTÜMSERLER KALPTEN GİDİYOR
“Birçok araştırma, kötümserliğe kıyasla, iyimserlik ve fiziksel sağlık arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, iyimserliğe zıt olarak, kötümserlik ve aşırı derecede fiziksel sağlık şikayetleri arasında da bir doğru orantı olduğu kanıtlanmıştır. İleri yaşlardaki (65-85 yaşları arası) kadın ve erkek denekler üzerinde yapılan bir araştırmada, iyimser bir mizaca sahip olan kişilerde genel anlamda ölüm riskinin, özel olarak da kalp-damar sağlığı hastalıklarına bağlı ölüm riskinin daha az olduğu görülmüştür. Bu veriler, daha sonra 64-84 yaşları arasında sadece erkek denekler üzerinde yapılan boylamasına araştırmada da doğrulanmış ve iyimser bir mizaç ve kalp-damar sağlığı hastalıklarına bağlı ölüm riski arasında ters orantı olduğu belirlenmiştir.
15 yıl süreyle yapılmış başka bir araştırmada göre, iyimser kişilerde, kalp ve damar hastalıklardan ölüm riski yüzde 50 daha az çıkmıştır.
Menopozu takip eden üç yılda damar hastalıklarının, kötümser kadınlara kıyasla, iyimser bir mizaca sahip kadınlarda daha yavaş ilerlediği de görülmüştür.
KANSER VE AIDS’E KARŞI İYİMSERLİK
Kanser hastaları araştırmasına göre, kötümser bir mizaca sahip genç göğüs kanseri hastalarında erken ölümler meydana gelmektedir. Baş ve boyun kanseri vakalarında ise, iyimser mizaçlı hastaların, kötümser hastalara göre, hastalığın ilk teşhisinden itibaren geçen bir yıl içinde hayatta kalma oranları daha yüksektir.
İyimser bir mizaç, stresli durumlarla baş etmede daha az kaçınmacı tutum ve daha düşük seviyede depresyon, AIDS hastalarında tedavinin olumlu seyrine katkıda bulunuyor.
İYİMSERLER ÇABUK İYİLEŞİR
İyimser insanların, kendilerinden daha az iyimser ve hatta kötümser kişilere göre daha yüksek bir yaşam kalitesine sahip oldukları kanıtlanmıştır. Çok ciddi patolojik vakaların varlığında, iyimser hastaların, kötümser hastalara göre stresli durumlara daha iyi uyum sağlayabildikleri, bunun da genel yaşam kaliteleri üzerinde olumlu bir etki yaptığı belirlenmiştir.
Örneğin, by-pass ameliyatı geçirmiş bir grup hasta üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, ameliyatı takip eden 6 ay içinde, iyimser hastalarda yaşam kalitesi önemli ölçüde artış göstermiştir. İyimser hastalarda, hastanede kaldıkları süre içerisinde daha hızlı klinik düzelme gözlemlenmiş ve bu hastalar hastaneden taburcu olduktan sonra günlük yaşamlarına daha çabuk dönmüşlerdir. Başka patolojik rahatsızlıkları olan hasta grupları arasında yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir.
İYİMSERLER DAHA YÜKSEK YAŞAM KALİTESİNE SAHİP
Birçok bilimsel araştırma, iyi bir yaşam kalitesinin kişinin değişik durumlara uyum sağlaması ve hedeflerini değişen şartlara göre yeniden belirlemesinde önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir hedefin başarılamamasının ardından (örneğin sağlıklı kalmak için sürekli çaba harcamanıza rağmen hasta olmanız gibi) ortaya çıkabilecek olumsuz psikolojik ve fizyolojik etkilerden kaçınmak ya da bunların etkisini en aza indirmek mümkündür. Kişi, gerçekleşmesi mümkün olmayan hedeflerden kendini uzaklaştırarak ve çabalarını ulaşılması daha mümkün hedefler üzerinde yoğunlaştırarak yani bir nevi öz düzenleme ile bunu başarabilir.
Aslında, ulaşılmayacak bir hedeften uzaklaşmak kişinin şartlara uyum sağlama becerisini gösterir çünkü bu sayede kişi, tekrarlanan başarısızlıkların olumsuz sonuçlarından kendisini duygusal olarak korumuş olur. Bu arada yeniden belirlenen hedefler hayata anlam katar ve kişi onları başarmak için tekrar motivasyon kazanmış olur. Bunu başaran kişiler, ulaşılması güç hedeflerinden vazgeçmede zorluk yaşayan kişilere göre daha iyi bir yaşam kalitesine ve fiziksel yönden daha sağlıklı bir yaşama sahiptirler. Ayrıca, bu kişiler gelecekleriyle ilgili daha iyimserdirler çünkü zorluklarla daha etkin bir şekilde baş edebilir ve hayatta kendilerine yeni hedefler belirleyebilirler.
MANTIKSIZ İYİMSERLER!
Bir de mantıksız iyimserler var!
Gerçekdışı iyimserliğe sahip deneklerin, kötümser deneklere göre, sağlıklarıyla ilgili konularda kendilerini daha az risk altında gördükleri belirlendi. Dahası, bu denekler kendilerinin olası sağlık problemlerini engelleyebilecek güçte olduklarına inanıyorlar.
Örneğin, sigara içen ve gerçekdışı iyimserliğe sahip kişiler, kendilerini sigara içme sebebiyle gelişebilecek hastalıklara karşı diğer kişilere göre daha az risk altında görüyorlar. Deneklerin bu algısı bir nevi mantıksızlık ya da iyimser önyargı olarak yorumlanıyor. Sigara içen kişiler sigara içmeyenlere göre kendilerinin sigara içmeye bağlı patolojik hastalıklar geliştirme risklerinin daha yüksek olduğunu düşünseler de, böyle bir riski, sigara içen diğer kişilere kıyasla, kendileri için düşük bir risk olarak görüyorlar.
Daha yeni yapılan araştırmalar, sigara içen kişilerin içmeyenlere göre daha düşük bir risk algıları olduğunu göstermiştir. Bu bilgiyi doğrular nitelikte, gerçekdışı bir iyimserliğe sahip sigara içen kişilerin (sigara içmeye bağlı riskleri olduğundan az görenlerde), sadece birkaç yıl sigara içmeyle akciğer kanserine yakalanmayacaklarına inandıkları ve akciğer kanserine yakalanmanın tamamen genetik yatkınlıkla ilgili olduğuna inandıkları gözlemlenmiştir.
Ayrıca, gerçekdışı bir iyimserliğe sahip kişilerin kansere yakalanma riskini azaltmak için sigarayı bırakma hipotezine fazla itibar etmedikleri görülmüştür.”
Bilimsel araştırmalarda da görüldüğü gibi, iyimserliğin kişinin günlük sosyal hayatta ve iş hayatında karşılaştığı zorluklarla baş edebilme becerileri üzerinde çok büyük etkisinin olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, yeni yılda herkesi iyimser olmaya çağırıyor.